Ömer Hayyam tam adı ile Gıyaseddin Eb’ul Feth Ömer İbni İbrahim’el Hayyam, yaşadığı asrın önemli bilim insanlarından ve rubai yazarlarından biri olmuştur. Kendisinin rubaileri bugün dahi birçokları tarafından okunuyor ve anlamlı bulunuyor. Döneminin dâhisi sayılabilecek isimler arasında yer alan Ömer Hayyam’ın şiirle sandığınızdan daha derin bir bağı vardı.
Onun için şiirler kısacık dizelerde sayfalarca anlam barındıran ölçülü hislerdi. Bir metin nasıl hisse dönüşür diye merak ediyorsanız yazımızın devamında derlediğimiz Ömer Hayyam rubailerini incelerken hislerinizi satırlarda bulabilirsiniz.
Nasıl ölürse öyle dirilir kul.
İnsan son nefese hazır gerekmiş:
Nasıl ölürse öyle dirilecekmiş.
Biz her an şarap ve sevgiliyleyiz:
Böylece dirilirsek işimiz iş.
Bir ömür yeter mi anlamaya koca dünyayı?
Dedim: Artık bilgiden yana eksiğim yok;
Şu dünyanın sırrına ermişim az çok.
Derken aklım geldi başıma, bir de baktım:
Ömrüm gelip geçmiş, hiçbir şey bildiğim yok.
Ölenler habersiz bu dünyadan.
Mezarda yatanların toz toprak her biri
Zerre zerre dağılıp gitmiş bedenleri
Ne şarap ki bir içen sızmış mahşere dek
İşten güçten habersizler yıllardan beri.
Yaratana yakın olmak her kula nasip olmaz.
Yoksula, yoksulluğa yakın ettin beni;
Dertlere, gurbetlere alıştırdın beni;
Yakınların ancak erer bu mertebeye:
Tanrım, ne hizmet gördüm de kayırdın beni?
Anlamak için her zaman akıl gerekmez. Ölümü anlamak yaşamayı anlamaktan geçiyor.
Yaşamanın sırlarını bileydin
Ölümün sırlarını da çözerdin;
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok:
Yarın, akılsız, neyi bileceksin?
Dünya hem cenneti hem cehennemi içinde barındıran bir sınav yeri.
Dünya dediğin bir bakışımızdır bizim;
Ceyhun nehri kanlı göz yaşımızdır bizim;
Cehennem, boşuna dert çektiğimiz günler,
Cennetse gün ettiğimiz günlerdir bizim.
İyilik kalbin aynasıdır.
Yeryüzünü gül bahçesine çevirmekten
Daha güzeldir bir insanı sevindirmen.
Bin kulu azat edenden daha büyüktür
Bir hür insanı iyilikle kul edebilen.
İnsan bu dünyada gelip geçen bir yolcu.
Ey doğru yolun yolcusu, çaresiz kalma;
Çıkma kendisinden dışarı, serseri olma;
Kendi içine sefer et erenler değil:
Sen görenlerdensin, dünya seyrine dalma.
Acıması yoktur zamanın.
Ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri?
Sana düşer azapların, tövbelerin beteri.
Alçakları besler, yoksulları ezer durursun:
Ya bunak bir ihtiyarsın, ya da eşeğin biri.
Dermansız bir dert: Aşk
Uğrunda dertlere düştüğüm sevgili
Bir başkasına tutulmuş, o da dertli;
Derdimin dermanı kendi derdinle:
Hekim hasta olunca kime gitmeli?
Yaradanın sırlarına erişmek mümkün olur mu insanoğlu için?
Ey özünün sırlarına akıl ermeyen;
Suçumuza, duamıza önem vermeyen;
Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık;
Umudumu rahmetine bağlamışım ben.
Mutlu olmak için her şeye sahip olmak gerekmez.
Yarım somunun var mı? Bir ufak da evin?
Kimselerin kulu kölesi değil misin?
Kimsenin sırtından geçindiğin de yok ya?
Keyfine bak: En hoş dünyası olan sensin.
Aşk eninde sonunda seni eşine ulaştırır.
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz:
İki başımız var, bir tek bedenimiz.
Ne kadar dönersem döneyim çevrende:
Er geç baş başa verecek değil miyiz?
Ömer Hayyam’ın şarap hakkında tezatlık barındıran rubaisi;
Baharlar yazlar geçer sonbahar gelir;
Ömrümün yaprakları dökülür bir bir;
Şarap iç, gam yeme, bak ne demiş bilge:
Dünya dertleri zehir, şarap panzehir.
Sevmek fedakarlık ister.
Leyla isteyen kişi Mecnun olmalı;
Kendisinden de, dünyasından da geçmeli.
Sevenlerin sofrasına çağrılınca
Ben körüm, ben dilsizim demeli.
Ben yoksam ne anlamı var dünyanın?
Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
Sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.
Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.
Sabır ve ibadet
Oruç tutup namaz kılmağa kalktım geçende
Dedim belki öyle ererim dileklerime
Yazık ki bir kuru yelle bozuldu abdestim
Bir damla şarapla da orucum gitti güme.
Sana ait olmayan dünyaya neden gam keder yüklersin ki?
Gönül, bir düş madem dünya gerçeği,
Ne dertlenir, alçaltırsın kendini?
Hoşgör kaderini, gününü gün et:
Yazılan senin için bozulmaz ki.
Şarap
Ben şarabı eskimiş acı acı severim;
En çok da ramazanda cumaları içerim;
Helal üzümünü ezdim doldurdum küpe:
Ne olur, içinceye dek ekşitme Tanrım.
Sıkı durun. Ömer Hayyam’ın yaratana olan inancına dair şüpheler taşımanıza neden olabilecek şaibeli dizeleri;
Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun,
Cennet-i âlâ meyhane midir?
Her mü’minine iki huri vereceğim diyorsun
Cennet-i âlâ kerhane midir?
Bu dizeler zamanında Fazıl Say tarafından seslendirilmiş ancak bu seslendirme üzerine kendisi hapse atılmıştır. Yaklaşık 9 aylık bir hapis sonrasında salınan Fazıl Say en başından beri dizelerin Ömer Hayyam’a ait olduğunu söylemiştir.
Yine okuyucuları tarafından şaşkınlıkla karşılanan Ömer Hayyam rubailerinden biri de aşağıdaki gibidir;
Bilmem, Tanrım, beni yaratırken neydi niyetin,
Bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin;
Bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen
Bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin.
Kaynakça; 1