Kıyamet gününü ve insanoğlunun şükretmesi konusunda en çok bahsedilen sure olarak bilinen Vakıa suresinin Türkçe anlamı ve Arapça okunuşunu makalemizde bulabilirsiniz.

Vakıa suresi 96 ayet-i kerime den binaltıyüzdoksaniki harftir ve üçyüzyetmişdokuz kelimedir. Mekke’de indirilmiştir. Kuran’da ki sıralamaya göre 56. Suredir. İniş sırasına göre ise 46. suredir. Vakıa suresinde kıyamet kopmasından dehşet verici hallerinden insanın ölüm anında karşılaşacağı durumlardan bahsedilmektedir. Bu mübarek sure halk arasında zenginlik suresi olarak da bilinir. Peygamber (s.a.v) bir hadisinde “Kim her gece Vakıa suresini okursa, asla sıkıntıya düşmez.” demiştir.

Vakıa Suresi Okunuşu

Vakıa Suresi Okunuşu

Vakıa suresi okunuşu’na geçmeden önce Vakıa suresi ismini ilk ayetinde geçen ve gerçekleşen, meydana gelen olay anlamına gelen ”elvakı’a” kelimesinden almaktadır. Vakıa kelime olarak olay, savaş, çarpışma anlamlarına gelmektedir. Vakıa suresi Kuran-ı Kerimde 27. Cüzdedir yani 533. Sayfadadır. Vakıa suresini helal rızık maddi ve manevi zenginlik niyetiyle her gün okumayı alışkanlık haline getirmek gerekir. Vakıa suresi okunuşuna geçebiliriz.

VAKIA SURESİ OKUNUŞU
İżâ veka’ati-lvâki’a
Leyse livak’atihâ kâżibe
Ḣâfidatun râfi’a
İżâ rucceti-l-ardu raccâ
Ve busseti-lcibâlu bessâ
Fekânet hebâen munbeśśâ
Ve kuntum ezvâcen śelâśe
Fe-ashâbu-lmeymeneti mâ ashâbu-lmeymene
Yatûfu ‘aleyhim vildânun muḣalledûn
Bi-ekvâbin ve ebârîka vekesin min ma’în
Lâ yusadde’ûne ‘anhâ velâ yunzifûn
Ve fâkihetin mimmâ yeteḣayyerûn
Ve lahmi tayrin mimmâ yeştehûn
Ve hûrun ‘în
Ke-emśâli-llului-lmeknûn
Cezâen bimâ kânû ya’melûn
Lâ yesme’ûne fîhâ laġven velâ teśîmâ
İllâ kîlen selâmen selâmâ
Ve ashâbu-lyemîni mâ ashâbu-lyemîn
Fî sidrin maḣdûd
Ve talhin mendûd
Ve hûrun ‘în
Ke-emśâli-llului-lmeknûn
Cezâen bimâ kânû ya’melûn
Lâ yesme’ûne fîhâ laġven velâ teśîmâ
İllâ kîlen selâmen selâmâ
Ve ashâbu-lyemîni mâ ashâbu-lyemîn
Fî sidrin maḣdûd
Ve talhin mendûd
Ve zillin memdûd
Ve mâ-in meskûb
Ve fâkihetin keśîra
Lâ maktû’atin velâ memnû’a
Ve furuşin merfû’a
İnnâ enşenâhunne inşâ-â
Fece’alnâhunne ebkârâ
Uruben etrâbâ
Li-ashâbi-lyemîn
Sulletun mine-l-evvelîn
Ve sulletun mine-l-âḣirîn
Ve ashâbu-şşimâli mâ ashâbu-şşimâl
Fî semûmin ve hamîm
Ve zillin min yahmûm
Lâ bâridin velâ kerîm
İnnehum kânû kable żâlike mutrafîn
Ve kânû yusirrûne ‘alâ-lhinśi-l’azîm
Ve kânû yekûlûne e-iżâ mitnâ ve kunnâ turâben ve ’izâmen e-innâ lemeb’ûśûn
Eve âbâunâ-l-evvelûn
Kul inne-l-evvelîne vel-âḣirîn
Lemecmû’ûne ilâ mîkâti yevmin ma’lûm
Summe innekum eyyuhâ-ddâllûne-lmukeżżibûn
Leâkilûne min şecerin min zakkûm
Femâli-ûne minhâ-lbutûn
Feşâribûne ‘aleyhi mine-lhamîm
Feşâribûne şurbe-lhîm
Hâzâ nuzuluhum yevme-ddîn
Nahnu halaknâkum felevlâ tusaddikûn
Eferaeytum mâ tumnûn
E-entum taḣlukûnehu em nahnu-lḣâlikûn
Nahnu kaddernâ beynekumu-lmevte vemâ nahnu bimesbûkîn
Alâ en nubeddile emśâlekum ve nunşi-ekum fî mâ lâ ta’lemûn
Ve lekad ‘alimtumu-nneş-ete-l-ûlâ felevlâ teżekkerûn
Eferaeytum mâ tahruśûn
E-entum tezra’ûnehu em nahnu-zzâri’ûn
Lev neşâu lece’alnâhu hutâmen fezaltum tefekkehûn
İnnâ lemuġramûn
Bel nahnu mahrûmûn
Eferaeytumu-lmâe-lleżî teşrabûn
E-entum enzeltumûhu mine-lmuzni em nahnu-lmunzilûn
Lev neşâu ce’alnâhu ucâcen felevlâ teşkurûn
Eferaeytumu-nnâra-lletî tûrûn
E-entum enşetum şeceratehâ em nahnu-lmunşi-ûn
Nahnu ce’alnâhâ teżkiraten ve metâ’an lilmukvîn
Fesebbih bismi rabbike-l’azîm
Felâ uksimu bimevâki’i-nnucûm
Ve-innehu lekasemun lev ta’lemûne ‘azîm
İnnehu lekur-ânun kerîm
Fî kitâbin meknûn
Lâ yemessuhu illâ-lmutahherûn
Tenzîlun min rabbi-l’âlemîn
Efebihâzâ-lhadîśi entum mudhinûn
Ve tec’alûne rizkakum ennekum tukeżżibûn
Felevlâ izâ belaġati-lhulkûm
Ve entum hîne-iżin tenzurûn
Ve nahnu akrabu ileyhi minkum velâkin lâ tubsirûn
Felevlâ in kuntum ġayra medînîn
Terci’ûnehâ in kuntum sâdikîn
Fe-emmâ in kâne mine-lmukarrabîn
Feravhun ve rayhânun ve cennetu na’îm
Ve emmâ in kâne min ashâbi-lyemîn
Feselâmun leke min ashâbi-lyemîn
Ve emmâ in kâne mine-lmukeżżibîne-ddâllîn
Fenuzulun min hamîm
Ve tasliyetu cahîm
İnne hâzâ lehuve hakku-lyakîn
Fesebbih bismi rabbike-l’azîm

Vakıa suresini okumak çok faziletlidir. Yukarıda bahsettiğimiz hadisi Peygamber (s.a.v)’den işiten ibn-i  Mesud ölüm halindeyken ona sorarlar “kızlarına ne bıraktın ya Mesud” diye oda şöyle cevap verir; “Kızlarımı merak etmeyin ben onlara her gece Vakıa suresini okumalarını öğrettim.” (İbn Hanbel)

Vakıa Suresi Türkçe Anlamı

Vakıa suresi Türkçe anlamı, vakıa suresi kuran-ı kerimin 56.suresidir. Vakıa suresinde Allah’ın kıyamet günü hazırladığı mükafat ve cezadan da bahsedilmektedir. Allah’ın varlığını birliğini kudretini gösteren delillerden de bahsedilmektedir. Vakıa suresi 96 ayetten oluşmaktadır. Bu mübarek suresinin Türkçe anlamına geçelim:

O kaçınılmaz ve önlenemez kıyâmet koptuğu zaman
Artık onun kopmasını yalanlayabilecek hiçbir kimse kalmayacaktır
O, kimini alçaltır, kimini yüceltir.
Yer şiddetli bir sarsılışla sarsıldığı
Dağlar parçalanıp darmadağın edildiği
Uçuşan toz zerreleri hâline geldiği zaman
Sizler de üç zümreye ayrılırsınız
O “ashâb-ı meymene” ki, ne uğurlu ne mutlu insanlardır o “as­hâb-ı meymene!
O “ashâb-ı meş’eme” ki, ne uğursuz ne bedbaht kimselerdir o “as­hâb-ı meş’eme!
Üçüncü zümre “sâbikûn”; dünyada hayırlı işlerde öne geçen­lerdir ki, onlar âhirette mükâfatda da öne geçeceklerdir
İşte bunlar “mukarrabûn”; Allah’a en yakın kullardır
Nimetlerle dopdolu cennetlerde olacaklardır
Onların çoğu öncekilerden
Birazı da sonrakilerden
Mücevherlerle işlenip süslenmiş ve yan yana dizilmiş tahtlar üzerine kurulurlar
Orada birbirlerine muhabbetle bakarak karşılıklı otururlar
Etraflarında hiç yaşlanmayan gençler hizmet için âdeta per­vâne olur
Durmadan çağıldayan pınarlardan doldurulmuş testiler, ibrik­ler ve kadehlerle
Bu şaraptan ötürü ne başları ağrır, ne de sarhoş olurlar
Beğendikleri türlü türlü meyvelerle
Canlarının çektiği kuş etleriyle
Bir de iri gözlü güzel yüzlü hûriler
Sedeflerinde saklı inciler gibi
Dünyada yaptıkları güzel amellere bir mükâfat olarak
Orada ne bir boş, mânasız laf işitirler, ne de günaha sokacak bir söz
Sadece, “Selâm size ey cennetlikler, selâm!” sözünü duyar­lar
O “ashâb-ı yemîn” ki, ne uğurlu ne mutlu insanlardır o “ashâ­b-ı yemin
Onlar dikensiz, dalbastı kirazlar
Dolgun salkımlı muzlar
Uzayıp yayılmış gölgeler
Çağlayarak akan sular
Bol bol meyveler arasında yaşarlar
Ki o nimetler ne eksilip tükenir, ne de onlardan esirgenir
Kabartılmış yüksek döşekler üzerine eşleriyle birlikte yasla­nırlar
Şüphesiz biz cennet kadınlarını yepyeni bir yaratılışla yarat­tık
Onları dâimî bâkireler kıldık
Eşlerine karşı sevgi dolu, âşık ve hep aynı yaşta
Bütün bunlar, “ashâb-ı yemîn” içindir
Onların birçoğu öncekilerdendir
Birçoğu da sonrakilerden
O “ashâb-ı şimal” ki, ne uğursuz ne bedbaht kimselerdir o “ashâb-ı şimâl
Onlar, iliklere işleyen zehirli, kavurucu bir ateş ve son derece kaynar sular içindedirler
Kapkara bir dumanın gölgesindedirler
Bir gölge ki, ne serinlik verir, ne bir hayrı dokunur
Çünkü onlar, dünyadayken hiçbir ahlâkî kaygı taşımadan nimet ve sefahat içinde şımarıyorlardı
En büyük günahı işlemekte ısrar edip duruyorlardı
Ve şöyle diyorlardı: “Sahi biz, ölüp de toprak olduktan ve kemik yığınına dönüştükten sonra mı, yani biz o halde iken mi yeni bir yaratılışla tekrar diriltileceğiz? Bu, olacak şey değil!
“Gelip geçmiş atalarımız da mı?”
De ki: “Hem şu ana kadar yaşayıp gitmiş olanlar, hem de siz ve sizden sonra gelecekler;”
“Hepiniz bilinen bir günün buluşma vaktinde mutlaka bir araya toplanacaksınız!”
Sonra siz ey doğru yoldan sapanlar ve gerçeği yalanla­yan­lar!
O zakkûm ağacının meyvesinden mutlaka yiyeceksiniz.
Yiyecek ve karınlarınızı onunla tıka basa dolduracaksınız.
Üzerine de o kaynar sudan içeceksiniz.
Hem de susuzluk hastalığına yakalanmış develerin suya sal­dırışı gibi saldırarak içeceksiniz.
Onlara hesap gününde verilecek ziyâfet işte budur!
Sizi yoktan yaratan biziz. Böyle iken, hâlâ yeniden diriliş ger­çeğini tasdik etmeyecek misiniz?
Rahimlere akıttığınız meniyi hiç düşünmez misiniz?
Onu mükemmel bir insan olarak siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?
Aranızda ölümü şaşmaz bir plan çerçevesinde takdir eden biziz. Engel olabilecek hiçbir güç yoktur sizi öldürmemize.
Öldürüp de, yerinize benzeriniz başka nesiller getirmemize ve bilmediğiniz bir âlemde ve şekilde sizi yeni bir yaratılışla ortaya çıkarmamıza.
Aslında siz ilk yaratılışın Allah’ın kudretiyle gerçekleştiğini pekâla biliyorsunuz. O halde bunun üzerinde düşünüp ikinci yaratalışın da mümkün ve kaçınılmaz olduğunu kabullenmeniz gerekmez mi?
Toprağa ektiğiniz tohumu hiç düşünmez misiniz
Acaba o ekinleri yeşertip büyüten siz misiniz; yoksa onu yetiştiren biz miyiz?
Dileseydik hepsini daha olgunlaşmadan kurumuş çerçöp hâline getirirdik de şaşırıp kalırdınız
“Eyvâh, emeklerimiz boşa gitti, çok zarara uğradık.”
“Bundan da öte, biz her türlü rızıktan büsbütün mahrum kaldık!” diye feryat ederdiniz.
İçtiğiniz suyu hiç düşünmez misiniz
Onu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz; yoksa onu indiren biz miyiz?
Dileseydik onu içilmesi mümkün olmayan tuzlu, acı bir su yapardık. Öyleyse şükretmeniz gerekmez mi?
Yakmakta olduğunuz ateşi hiç düşünmez misiniz?
Onun ağacını siz mi yaratıp yetiştiriyorsunuz; yoksa onu ya­ratan biz miyiz?
Biz onu hem cehennem ateşi için bir hatırlatma hem de çölde yaşayanlar, yolda bulunanlar, ayrıca ona ihtiyacı olanlar için vazgeçilmez bir nimet kıldık.
Öyleyse Yüce Rabbinin ismini tesbih et; O’nun her türlü kusurdan ve ortakları olmaktan çok yüce ve uzak olduğunu söyle!
Yıldızların düştüğü yerlere ve peyderpey inen Kur’an’ın her bir bölümüne yemin ederim.
Eğer bilirseniz bu gerçekten pek büyük bir yemindir
Şüphesiz o, çok değerli, pek şerefli bir Kur’an’dır
Onun aslı çok iyi korunmuş bir kitaptadır
Tertemiz olanlardan başkası ona dokunamaz
O, Âlemlerin Rabbi tarafından parça parça indirilmektedir
Şimdi siz bu ilâhî kelâmı mı küçümsüyorsunuz
Allah’ın size verdiği bu büyük nimete teşekkür edecek yerde onu yalanlıyorsunuz
Hele can boğaza gelip dayandığında
O vakit can çekişenin yanında bulunan sizler, elinizden bir şey gelmez, sadece çâresizlik içinde seyredersiniz
Biz ona sizden daha yakınızdır, fakat siz göremezsiniz
Eğer siz yeniden diriltilip hesâba çekilmeyecek, ceza görmeye­cekseniz
Lutfen çıkmakta olan o canı geri çevirin; eğer iddianızda tu­tarlı ve doğru iseniz
Eğer ölen kişi “mukarrebûn”dan; Allah’a yaklaştırılmış has kullardan ise
Onu bekleyen sonsuz bir rahatlık ve mutluluk, güzel ve hoş kokulu rızıklar ve nimetlerle dolu cennetlerdir
Eğer o, “ashâb-ı yemin”den; uğurlu ve mutlu kimselerden ise
Melekler ona: “Selâm sana, ey ashâb-ı yeminden olan kişi!” derler
Eğer o, Kur’an’ı ve Peygamber’i yalanlayanlardan, doğru yol­dan kaymış sapıklardan ise
Onu da bekleyen kaynar sudan bir ziyâfettir
Peşinden de kızgın alevli cehenneme atılacaktır
İşte bu, hakkında en küçük şüphe bulunmayan en kesin ger­çeğin tâ kendisidir
Öyleyse, Yüce Rabbinin ismini tesbih et; O’nun her türlü kusurdan ve ortakları olmaktan çok yüce ve uzak olduğunu söyle

Vakıa suresi mealinin açıklamasından da anlaşılacağı gibi kıyametin dehşetinden Allah’ın yüceliğinden bahsedilmektedir.

Felak Suresi – Arapça ve Türkçe Okunuşu, TR Anlamı

Meryem Suresi Kaç Sayfa (Meryem Suresi Oku Arapça)

Hadid Suresi İlk 6 Ayet – Fazileti ve Türkçe Okunuşu